Kardeşlik Destanını Bozamayacaklar
.

TARIK ÖZYİĞİT
vanradikal@hotmail.com -Kürt İrfanının İzinde Yeni Bir Eşik
Bazen bir bürokratın/siyasetçinin toplum algısındaki karşılığı attığı imzalardan, açtığı tesislerden öte; kültürel bağlarla kurduğu ilişkiye yönelik söylediği bir cümleyle güçlü bağ kurar. İçişleri Bakan Yardımcısı Münir Karaloğlu, özellikle Van’da görev yaptığı yıllardan bu yana halkın hafızasında böyle bir karşılık bırakmış isimlerden biridir. Yaptığı hizmetler kadar, bölgenin kültürüne, alimlerine, irfanına gösterdiği saygıyla da anılıyor.
Geçtiğimiz günlerde Şırnak’ın Cizre ilçesinde düzenlenen 4. Uluslararası Melayê Cizîrî Sempozyumunda yaptığı konuşma da bunun bir devamı niteliğindeydi. Karaloğlu, Türkiye’nin çözüm süreciyle “yeni bir eşiğe” geldiğini vurgularken, terörün gölgelediği yılların geride bırakılmasına yönelik iradeyi güçlü bir dille ifade etti.
Van’da Vali olarak görev yaptığı dönemde Feqiyê Teyran Festivali’nin startını bizzat veren ve katılım sağlayan Karaloğlu’nun, Kürt alim/şairlerine dair pratikleri ve sözleri hala hatırlanıyor hatırlanıyor olması toplumsal bütünlük için önemli bir mayadır. Feqi Teyran Festivali'nin mimarı Karaloğlu, Cizre’de Melayê Cizîrî’ye yönelik sözleri ortak kültürün bir iradesidir:
“Diyarbakır’dan Mardin’e, Hakkari’den İmadiye’ye uzanan geniş bir havzada ilmin kandillerini yakan medreselerin en parlak halkalarından biri Melayê Cizîrî’dir. Kürtçenin yanı sıra Arapça, Farsça ve Türkçe bilen büyük bir gönül ve ilim adamıdır.”
Bu cümle, biri şekilde unutulan yada unutturalmaya çalışılan bir hakikatın yeniden ikrarından başka bir şey değildir. Karaloğlu, coğrafyanın irfanıyla sınır tanımayan bir birlik diline yeniden vurgu yapması zamanın ve coğrafyanın ruhuna en uygun çözümün adresini de gösteriyor. Karaloğlu’nun Melayê Cizîrî’den Yunus Emre’ye, Fakiyê Teyran’dan Halid-i Bağdadî’ye uzanan bir irfan zinciri kurması tam da bu yüzden anlamlı. Çünkü bölgenin kültürel ve dini geleneği, yüzyıllardır farklı dilleri ve kültürleri aynı sofra etrafında buluşturan en güçlü köprü.
Konuşmasının en çarpıcı bölümü ise kuşkusuz terörün özellikle bölge insanı başta olma üzere ülkeye kaybettirdiklerine değimesiydi; “Bu topraklarda kardeşliği yıkamayanlar kaleyi içeriden yıkmaya çalıştı. Gençlerimizi terörle esir aldılar, şehirlerimizi tahrip ettiler. Maliyet 2 trilyon doları buldu. Ama bin yıldır yazılan kardeşlik destanını bozamayacaklar.”
Karaloğlu’nun dikkat çektiği bir diğer başlık ise bölgenin ekonomik dönüşümüydü. Bir zamanlar yalnızca operasyon / ölüm haberleriyle gündeme gelen Gabar Dağı’nın, bugün gezi alanı / enerji üretimiyle anılması azımsanacak bir gelişme değil. Günlük 81 bin varile ulaşan petrol üretimi, yıllık yaklaşık 2 milyar dolar gibi önemli bir ekonomik katkı sağlarken Gabar'ın yaşam alanı olması annelerin yüreklerine su serpen en büyük mutluluk olmuştur. Gabarı sadece ekonomik değerler üzerinden değerlendirmek, bölge insanının evlatlarıyla aynı çatı altında birlikte yaşama mutluluğu ve umudunun perdelenmesi anlamına gelir.
Kültür ve dil konusundaki duyarlılığıyla tanıdığımız Karaloğlu, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Kürtçe klasik eserlerin yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalarına değinerek: “Dil yaşarsa eser yaşar, hafıza yaşar. Her evde, her kütüphanede bu eserlerin bulunmasını istiyoruz.” sözleriyle şu anki yönetimin samimi duygularını bir kez daha telafuz ediyor.
Özetleyecek olursak, Karaloğlu’nun sempozyumda söyledikleri sadece bir konuşmanın cümleleri değil; bölgenin geçmişine, bugününe ve yarınına dair güçlü bir panoramadır. Terörden arınmış bir Türkiye hedefi, ekonomik gelişme, dil ve kültüre verilen değer, coğrafayanın kadım kültürüne duyulan saygı yan yana geldiğinde, ortaya bu coğrafyayı iyi tanıyan bir devlet adamının fotoğrafı çıkıyor.
Karaloğlu’nun x sosyal medya hesabından paylaştığı şu cümle ise tüm konuşmanın özeti gibi:
“Bu kadim coğrafyanın mayası, Allah ve Resulüne muhabbetle bağlı, hikmet sahibi erenlerin yoğurduğu birlik ve dayanışmadır.”
Kadım coğrafyanın irfanının ışığını gören ve bunu ülkenin geleceğine taşıyan her cümle, bölge insanının uzun süredir kaybettiği yol rehberini yeniden bulmasına katkı sunabilecek samimi bir çağrıdır.
