En Büyük Vefasızlığın Van'daki Adresi
.

M.SALİH GEÇKEN
vanradikal@hotmail.com -3 Aralık’ta toplumun önemli bir kesimi daha görünür engelli kardeşlerimize yönelmişken, federasyon ve dernek üyeleri olarak evlatları tarafından yalnız başına bırakılmış anne ve babaları ziyaret ettik. .
Huzur Evindeki kısmen bedensel engelli anne ve babaların en büyük engelinin, hayatlarını adadıkları evlatlarının ve yakınlarının ziyaret etmediğini onlardan duymak; derinden etkiledi. Çoğu bu bölgenin insanı önemli bir kısmı Türkçe dahi bilmeyen anne ve babaların, Huzur Evi’ne bırakıldıktan sonra ziyaret edilmemeleri, toplumsal travmanın en net ve en acı resmiydi. Huzur Evi Sakinlerinin en büyük engelinin hayatlarını adadıkları evlatlarının ve yakınlarının aramamaları, sormamaları olduğunu gördük. Anne ve babasını atan kimleri atmaz ki? Anne ve babasına vefası olmayanın kime vefası olabilir ki? .
Ziyaret ettiğimiz huzurevi, yalnızca bir “huzur evi” değildi; aynı zamanda en büyük vefasızlığın mekânına dönüşmüş bir adres gibiydi. Evlatları tarafından unutulan anne ve babaların sığındığı bir limandı orası. Devletin sunduğu hizmet eksiksiz sayılacak kadar iyi olsa da, evlat özlemiyle yanan kalpleri teselli etmeye yetmiyordu. Geçmişlerini ve evlatlarını hatırladıkça gözleri dolan o büyüklerin seyrederken, insanın içini kemiren bir soru sürekli zihnimi yokladı, "Sahi, biz ne zaman bu hâle geldik?" dedirtecek kadar kötü hikayelere şahit olduk
Alemlerin Rabbinin, "Anne ve babanıza of demeyin" emrinin evlatları ve yakınları tarafından katledildiğini görmek kötüydü. Yıllarca altını yıkayan, kucağında ısıtan, yoklukla büyüten bir annenin ziyaret edilmemesini hala anlamış değilim. Irkdaşım olan Kürtlerin bundan daha kötü vefa cinayeti, bundan daha ağır kalp kıyımı olamazdı. Yıllarca düşünsem aklıma gelmeyecek bu vefasızlığa şahit olmam şaşkınlığımı artırdı. Oradaki anne ve babaların yüreğini derinden sarsan özlemin, kendilerini büyütmek için her türlü zorluğa katlanan ve bir ömrü uğruna tüketen anne ve babalarını ziyaret etmeyerek; gözlerine, ellerine, kulaklarına, kokularına engel koyan evlatlarının olması, toplumsal tükenmişliğin ta kendisiydi.
O annelerin gülümsemesi içimi ısıtırken, aynı anda yüreğimi ince ince yakan bir sızıya dönüştü. Anne ve babasını huzurevine bırakıp hatır bile sormayanların bu topluma ne faydası dokunabilir ki? Kendi annesini duyduğu evlat özleminden kurtaramayan birinin toplumu kurtarma iddiası ham hayalden öte ne olabilir ki?
Bu ziyarette yer alan Eğitim Kültür ve Sanat Federasyonu ile Van Yazar ve Şairler Derneği üyeleri Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Burhan Kırıcı’ya, eski Milli Eğitim Müdürü Şükrullah Yavuzer’e, Abdulnasır Tunç’a, Muradiye’den gelerek bize katılan Davut Mortaş’a, Zelal Kıran’a, Rabia Gençay Bezir’e, Muhammed Semih Duman’a, Hürriyet Koleji Müzik Öğretmeni Yaşar Erğiyit’e teşekkür ediyorum.
Huzur Evi sakinlerine evlatları gibi davranan Van Edremit Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi Müdürü Mevan Caner’e, organızasyonun yapılabilmesi için emeği geçen Nurgül Alparslan'a, Yeter Hanım'a ve ismini bilmediğim tüm çalışanlara ayrıca minnettarım.
