Nezaketin Unuttuğumuz Sesi
.

MURTAZA KAMAR
-Nezaketin Unuttuğumuz Sesi
Görgü Kuralları: Sessiz Ahlakın Modern Hayattaki Yeri
Toplum dediğimiz karmaşık yapının görünmez harcı nedir sizce? Yasalar mı? Gelenekler mi? Yoksa yalnızca insanlar arası ilişkilerin yüzeyindeki o ince nezaket mi?
Bir asansörde karşılaştığınız yabancıyla göz göze geldiğinizde, başınızı mı çevirirsiniz, yoksa hafif bir tebessümle selam vermeyi mi seçersiniz?
Görgü kuralları çoğu zaman yazılı değildir ama herkes onları “bilir.” Belki de tam da bu yüzden kıymetlidirler: Zorunlu olmadıkları hâlde uyulduklarında, insanın insana duyduğu içten saygıyı yansıtırlar.
Peki, bugün hâlâ o içtenliği taşıyor muyuz?
Görgü, yalnızca çatal bıçak kullanmayı bilmek değildir. O, insanı insan yapan inceliklerin ifadesidir:
– Dinlemeyi,
– Aceleyle yargılamamayı,
– Sessiz ama dikkatli bir saygı göstermeyi öğretir.
Bir başkası ayaktayken oturmak neden içimizi huzursuz eder?
Büyüklerin yanında yüksek sesle konuşmak neden hâlâ kaba bulunur?
Çünkü görgü, yalnızca bireye değil; bir kültüre, bir hafızaya ve geçmişle kurduğumuz sessiz sözleşmeye duyulan saygıdır.
Konuşmak mı, Dinlemek mi?
Gerçek iletişim nedir?
Sadece kendimizi ifade etmek mi, yoksa karşımızdakini anlamaya çalışmak mı?
Konuşanın sözünü kesmemek, göz teması kurmak, anladığımızı belli etmek...
Bunlar yalnızca "iyi bir dinleyici" olmanın değil, aynı zamanda karşımızdaki insana değer vermenin göstergesidir.
Hiç düşündünüz mü:
Neden bazı insanların yanında huzur buluruz?
Belki de onlar, konuşmadan önce dinlemeyi bilenlerdir.
Çünkü görgü, önce susmayı öğretir — sonra konuşmayı.
Bir Toplumun Aynası: Günlük Nezaket
Bir tebessüm, nazik bir selam, tanımadığınız birine kapı tutmak… Küçük gibi görünen bu davranışlar, büyük anlamlar taşır. Çünkü her kibarlık, görünmeyen bir değerler zincirine yeni bir halka ekler.
Şunu soralım kendimize:
Bugün kaç kişiye içten bir teşekkür ettik?
Kimi zaman en çok ihmal ettiklerimizdir onlar:
Kasiyerler…
Kargo görevlileri…
Müşteri hizmetleri çalışanları…
Yalnızca görevlerini yaptıkları için teşekkür etmeye bile gerek görmediğimiz insanlara, nezaketle yaklaşmayı neden unutuyoruz?
Kaç kişinin sözünü kesmeden dinledik?
Kaç farklılıkla karşılaştığımızda önyargılarımızı susturabildik?
Belki de bir toplumun gerçek hoşgörüsü, bu küçük ama anlamlı davranışlarda saklıdır.
Sözsüz Ahlaka Dönüş
Görgü kuralları bir tür sessiz ahlaktır. Yasaklamaz, bağırmaz, yargılamaz. Ama içimize işler. Kırmadan uyarır, incitmeden hatırlatır.
İnsan olmanın zarafetini… birlikte yaşamanın estetiğini…
Şimdi son bir soru daha sormalı:
Nezaket, zayıflık mıdır, yoksa unutulmuş bir güç mü?
Belki de her gün en az bir nezaket eylemiyle başlamak, kaybettiğimiz o derin insanî bağı yeniden kurmanın ilk adımıdır.
Çünkü nazik bir söz, sadece bir davranış değil; bir değerdir.