bonus veren siteler bahis siteleri https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler editorbet güncel giriş

22 Şubat 2025 - Cumartesi

Yıldırım Bayezid'in Dönüşümü: Şeytanın Şarabından Bilgeliğe

.

Yazar - MURTAZA KAMAR
Okuma Süresi: 6 dk.
MURTAZA KAMAR

MURTAZA KAMAR

-
Takip EtGoogle News

Osmanlı tarihinin en çalkantılı dönemlerinde tahta oturan Yıldırım Bayezid, savaş meydanlarında cesareti ve stratejik dehası ile tanınmıştır. Aynı zamanda insani zaafları ve bu zaaflardan aldığı derslerle de tarihe not düşmüştür. Bu hikâye, onun nasıl derin bir içsel dönüşüm yaşadığını ve bir bilgenin sözleriyle nasıl değişime kapı araladığını anlatan etkileyici bir ibret öyküsüdür.

Bir gün Osmanlı sarayında, padişahın içkiye olan düşkünlüğü üzerine bir sohbet başlar. Bir ağa, Yıldırım Bayezid’in artık içkiyi bıraktığını savunur ancak  mecliste bulunan Saruhan Bey adında bir bilge, herkesi şaşırtan şu sözleri söyler:

“Eğer hünkârımız bütün günahlarına ve içki içmemeye tövbe etmiş olsa bile, yine de şeytanın şarabını içiyorsa, bu tövbelerinin kıymeti yoktur.”

Bu sözler mecliste sessizlik yaratır. Kimse “Şeytanın Şarabı”nın ne anlama geldiğini sormaya cesaret edemez ancak bu sözler kısa sürede padişahın kulağına ulaşır. Tam da bu sıralarda, Saruhan Bey başka bir mesele nedeniyle padişah tarafından idama mahkûm edilir.

Bu noktada devreye dönemin önemli bilge şahsiyetlerinden Molla Fenârî girer. Padişaha bir mektup yazar ve mektubunu bir kutunun içinde gönderir. Kutuda bir ipek böceği kozası, bir arı ve bir sülük vardır. Padişah, mektubu okuyup kutunun içindekileri görünce etrafındakilere sorar: “Molla Fenârî hazretleri her zaman sembollerle konuşur. Acaba bu nesneler neyi temsil ediyor?”

Bilginlerden biri cevap verir:

“Hünkârım, bazı şeyler ilk bakışta anlamsız, küçük ve önemsiz görünebilir. Ama onların gerçek değeri zamanla ortaya çıkar. İpek böceği kozası, küçücük bir nesne gibi görünse de, ondan çıkan ipek, atlas kumaşlara dönüşür. Arının sesi rahatsız edici, iğnesi acı verici olabilir; ancak peteğinden elde edilen balın kıymeti tartışılmazdır. Sülük, insanlara tiksinti veren bir yaratık olabilir ancak bazı yaraların şifası ondadır. İşte insanlara da dış görünüşlerine ya da anlık hatalarına bakarak değil, içlerindeki cevheri keşfederek yaklaşmak gerekir.”

Bu sözler Yıldırım Bayezid’i derinden etkiler. Hemen Saruhan Bey’in idamını durdurur ve onu huzuruna çağırır. Onun zayıf ve çelimsiz hâlini görünce, merakla sorar:

“Hayatını bağışladım, ancak bir mecliste söylediğin ‘Şeytanın Şarabı’ sözünden kastın neydi?”

Saruhan Bey, hikâyenin en vurucu kısmına gelir:

“Sultanım, bu söz sadece size değil, bütün insanlara dair bir hakikattir. Şeytanın şarabı yedi kadeh ile sunulur: Öfke, kin, kıskançlık, yalan, hırs, bencillik ve şehevî arzular… İnsanın içindeki şeytani hisler, öfkeyi körükler. Öfkenin sarhoşluğu ile yapılan işler, şeytanın istediği gibi olur. Kin, kıskançlık ve yalanın sarhoş ettiği ruhlar, nice haksızlıkların kapısını açar. Bu yedi kadeh öyle bir felakettir ki, sizin gibi büyük bir padişaha bile benim gibi bir derviş için idam fermanı imzalattırır.”

Bu sözler Yıldırım Bayezid’i derinden sarsar. Saruhan Bey’e iltifat eder ve onu Bursa’da kalmaya davet eder.

Bu kıssa, insanın iç dünyasında yaşadığı mücadeleleri ve bu mücadelelerin sonuçlarını gözler önüne seren derin bir öğreti sunar. İnsanlar, öfke, hırs, bencillik gibi duygulara kapıldıklarında, şeytanın şarabından içmiş olurlar. Bu duygular, kişiyi yanlış kararlar almaya ve başkalarına zarar vermeye sürükleyebilir. Ancak gerçek bilgelik, bu duyguların farkında olup onları kontrol edebilmekte yatar.

Yıldırım Bayezid, bu olayla birlikte sadece bir insanı bağışlamakla kalmaz, aynı zamanda kendi iç dünyasına da bir yolculuk yapmış olur. Bu yolculuk, onun insani zaaflarını fark etmesini ve bu zaafları aşmak için adımlar atmasını sağlar.

Bu hikâye, sadece tarihi bir anekdot olarak kalmayıp günümüz insanı için de önemli bir ayna görevi görür. Modern dünyada öfke, hırs, bencillik gibi duygular, insanları kolayca esir alabilmekte ve yanlış kararlar vermelerine neden olabilmektedir. Bu hikâye, bizlere kendi iç dünyamızı sorgulama fırsatı sunar: Acaba bizler de farkında olmadan “şeytanın şarabından” içiyor muyuz?

Eğer öyleyse, bu duyguların farkına varıp onları kontrol altına almak, hem kendimiz hem de çevremiz için daha adil ve huzurlu bir yaşamın kapısını aralayabilir. Yıldırım Bayezid’in yaşadığı bu içsel dönüşüm, bugün de her birimize rehberlik edebilecek bir ibret öyküsüdür.

Yıldırım Bayezid’in bu hikâyesi, insanın içindeki karanlık duygularla yüzleşmesinin ve bu duyguları aşarak gerçek bir değişim yaşamasının mümkün olduğunu gösterir. Şeytanın şarabı, her insanın içinde var olan bir tehlikeye işaret eder. Ancak bu tehlikeyi fark edip onunla mücadele etmek, insanı gerçek anlamda özgürleştirir. Bu hikâye, sadece tarihi bir ders değil, aynı zamanda günümüz insanı için de geçerli olan evrensel bir öğretidir.

 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.