2023 Seçim travmasında PKK HDP ve Ak Parti
.
M.SALİH GEÇKEN
vanradikal@hotmail.com -2023 seçim sonuçları, ‘PKK/HDP yönetiminin karar/aday, ne/kim olursa olsun, taban oy verir’ özgüvenine darbe, yereldeki muhalif siyasilerin bilgiden yoksun yorumlarına ders oldu. Altılı masayla ittifakı ve adayları beğenmeyen yaklaşık yüzde 6/9 oranında HDP’li seçmenin 14 Mayıs’ta sandığa gitmemesi; 28 Mayıs’ta, yaklaşık yüzde 15/20 oranında HDP’li seçmenin Kılıçdaroğlu'na oy vermemesi, başta Demirtaş olmak üzere o sosyolojiyi yönetmeye talip kişilerde şok etkisi yaratmış; siyasi tarihten, tekerrürden, sosyolojisinden ve siyasi bilgi havuzundan az biraz uzak Ak Parti'nin yerel siyasileri olmak üzere birçok muhalif siyasiye gerçekleri görme imkânı sundu. HDP'ye oy veren seçmen başka Parti'ye oy vermez, ne olursa olsun partisine oy verir ön yargısı yanlıştır.
HDP’nin şu anki “yerel seçimlerde kendi adaylarımızla çıkacağız” açıklaması, 2023’te yaşanan kaybın telafisine yönelik girişim olsa da seçmenini önceki yıllarda olduğu gibi konsilde etmeleri çokta kolay olmayacaktır. PKK/HDP’nin Kılıçdaroğlu’na açıktan verdiği desteğin geri dönüşümü kayıp olacaktır. Kapısı ilk kez başka partiye açılan HDP’li seçmenin bu kapıdan çıkışı zamanla daha çok artacaktır.
2023’te HDP’de yaşanan oy kaybının, HDP'de şok etkisi yarattığını gözlemledim. HDP’deki, “CHP ittifakı ile Türk soluna açılım oy kaybettirir” uyarısını yapanların ‘haklı çıktık’ psikolojisiyle yaptıkları eleştirilerin dozu artarken; HDP’li yöneticilerin öz eleştirisine ve çekilmelerine neden oldu. Seçimden önce alandan edindiğim izlenimleri yazmıştım. Birkaç nedenden ötürü HDP’li seçmenin yaklaşık yüzde 7-10’luk kesiminin, Yeşil Sol’un adaylarından ve Kılıçdaroğlu özelinde CHP ile yapılan ittifaktan rahatsız olduğu için tepkili olduğunu paylaşmış, rahatsız olanların önemli kısmının sandığı bile gitmeyeceğini ifade etmiştim. Yereldeki AK Partili siyasilerin bir kısmı bile bu tespitime tepki göstermiş, “sen onları bilmiyorsun” gibi kavramlarla tepki göstermişti. Seçime katılım oranı HDP’li seçmenin yaklaşık yüzde 6-9 oranında sandığa gitmediğini göstermektedir.
Seçimden hemen sonra HDP’nin desteklediği Yeşil Sol Partinin Van il teşkilatı ile milletvekili seçilenlerin öz eleştirisi, HDP eş başkanlarının (HDP’li seçmen Buldan’ı sevmez, Sancar’ı atanmış kayyum olarak kabul eder) yeniden aday olmayacağız açıklaması; gündemden düşmek gibi farklı nedenlerin etkisiyle de Demirtaş’ın siyaseti bıraktığına yönelik paylaşımı, Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş’ın HDP bile eşime sahip çıkmadı sitemi, Yeşil Sol Partili vekillerin öz eleştirisi; ittifakı dayatan PKK’nın sorumluluktan kaçarak tüm sorumluluğu siyasilere yüklemesi, HDP-PKK arasında yaşanacak ayrışma ve kapışmanın da en güçlü kıvılcımıdır, diye düşünüyorum.
‘Em’ ‘Biz’ ‘Ye meye’ psikolojisiyle uzun süre alınan kararları pekte sorgulamayanların değişim ve dönüşümü bir önceki seçimde başlasa da bu seçimde belirgin bir şekilde görüldü. 2018’de ‘HDP'li seçmenin aday eleştirisini’, PKK elebaşlarının “kimse bu benim adayım değil demesin” açıklamalarıyla baskılamaya çalıştığı ayrışma 2023’te daha net görüldü.
Önceki yıllarda PKK’nın alan ve algı hakimiyetinden faydalanan birçok HDP’li siyasetçi gücü ve direnci kırılan PKK’yı kendisine yük olarak görmekte; içerde yaşanan tartışmalarda, Demirtaş'ı önceleyen HDP'li seçmenin önemli kısmı kaybın sorumluluğunu PKK’ya bağlamaktadır. Gözlemlediğim kadarıyla, PKK’ya yönelik tepkilerin artacağını, özellikle güç kaybıyla başlayan ayrışmanın zamanla daha çok derinleşeceğini söyleyebilirim. 2023 seçim sonucunun yarattığı travma, Ak Parti dahil bu güne kadar sert tepki verilen siyasi partilere yönelimlerin kapısını aralayacaktır.
PKK/HDP’nin Kemal Kılıçdaroğlu’nu desteklemesinin kelebek etkisi zamanla artacak, aldatıldığını düşünenler kendilerini daha güvende hissettikleri başka yapılara yönelecektir. HDP’ye oy veren birçok seçmende oluşan “halk ateşe, onlar keyfe” psikolojisi “samimiyet-samimiyetsizlik” tartışmasını artırmktadır. Geçmişten bu güne milletvekili seçildikten sonra kendi seçmenlerinin sorunlarıyla ilgilenmeyen, sorunlarının çözümüne destek olmayan HDP’li vekillerin, diğer partili vekillerle Ankara’da geliştirdiği farklı ilişkiler samimiyet sorununa neden olan diğer bir gerekçedir.
HDP eş Başkanı Pervin Buldan’ın çocuklarının Avrupa’da krallar gibi yaşaması, Türk solcuların HDP yada Yeşil Sol Parti listelerinden aday gösterilmesi, milletvekili seçilenlerin seçmeninin sorunuyla ilgilenilmemesi, bu güne kadar vadedilenlerin boş çıkması, annelerin isyanı, Demirtaş ailesinin aşırı düzeyde zenginleşmesi, HDP’li vekiller Bilgen ve Tan’ın Demirtaş’ın akçeli işlere yöneldiği suçlamaları, bazı HDP/Yeşil Sol Partili vekillerin Ankara’da ki ticari ortaklıkları, ben neden riske gireyim düşüncesini yaygınlaştırdığını söyleyebilirim.
HDP ve o sosyolojiden oy alan partilerin sonraki seçimlerdeki oy kaybını artıracak en önemli nokta ‘iktidarın’ yereldeki temsilcilerinin kucaklayabilme samimiyeti yeniden kazanma çabasıdır. AK Parti'nin yerel siyasilerinde gördüğümüz ve günümüze kadar devam eden ‘Parti içinde kendi kadrolarını kurma, kendi siyesi geleceklerini garantileme, benin adamım’ gibi sorunlu pratiklerle olmaz tabi. Kendi kadrosunu kurmak yerine, ülkenin geleceğine odaklanan; kendi adamlarının sırtını sıvazlamak yerine, halkın yüreğine dokunan; kendi siyasi geleceğini garantilemek yerine, ülkenin geleceğini daha çok önceleyenlere çok acil ihtiyaç vardır.
DİPNOT: HDP’yi destekleyen sosyolojide izleri görülmeye başlanan burjuvanın beklentileri, eleştirileri, modern imkanlardan ve seküler yaşam koşularınının sunduğu imkanlardan sonuna kadar faydalanma arzusu, HDP'li seçmen davranışını etkileyen güçlü etkenlerdendir. Miletvekili olma isteği, "neden ben değil onlar" eleştirisi gibi psikolojik beklenti bu sosyolojinin uğraşmak zorunda kalacağı değişimlerdir.
Van'da Vakif Kitap Sarayı'nda